27 Mart 1983’teki Genç Yıldızlar 1. İstanbul Müzik Şöleni ile ilgili Onyedi dergisinin Mayıs 1983 sayısında yayınlanan bir yazı. Ancak yazıda Fantastik isminin geçmemesi, afişte olmayan Sekant ve Aqua gruplarının sahne aldığının yazması çok düşük ihtimal de olsa yazının başka bir festivali anlattığı ihtimalini akılda tutturuyor. Okuyamayanlar için metin şöyle:
-Yüksek gerilimli kablolar var, yerlerde. Sahneye gelmeyin yoksa öbür dünyayı boylarsınız.
-Arkadaşlar! Masalardan inelim. Sonra kapı kapı dolaşıyoruz kimse bize salon vermiyor.
-Arkadaşlar! Biz rock’çıyız ama serseri değiliz.
Tepebaşı gazinosu mikrofonundan bu anonsları duyuyoruz. İçerisi dumanlı ve kalabalık. Dışarda da camların kenarlarına yığılmış içeriyi görmeye çalışanlar var. Nasıl da meraklılar? İçerde yaşanılanlar da merak edilmeyecek gibi değil hani… Ondörtten yirmibeşe, kıpır kıpır bir sürü genç. Başları bağlı, sıkıntılı sıkıntılı oturan hanımlar var içerde… Ya o kızgın kızgın çevreye bakan hafif toplu amca… Niye sinirlenmişti keşfedemedik. Bir süre sonra konuşmak için aradığımızda ise artık yerinde yoktu.
Biz asıl konser izleyicilerine dönelim. Bir alem onlar canım. Neler yapmıyorlar ki? Aslında gördüğümüz kadarıyla iki tip izleyici var. Bir kısmı sakin sakin (ama put gibi değil tabi) konser izledi, zaman zaman da dans etti. Diğerlerine gelince… Diyelim hoşlanmadıkları bir grup sahnede. Onları protesto için neler yapmadılar ki? Baş protesto yöntemi de yuhalamak. Nedenleri de meğerse “rock” istemeleriymiş. “Rock, rock” diye bağırmalarından anladık bunu da. Başka protesto yöntemleri de var arkadaşların. Ne göbekler attılar, sıkıntıdan yerlere yattılar, ellerine geçirdikleri masa örtüleri, kazaklarla “ole” çektiler. Amerikan filmlerinin düello eden iki kovboyu da oradaydı. Bolca güzel çığlıklar da dinledik. Öyle ki sahneye fırlayan birinden mikrofon yardımıyla tüm salon günün en çarpıcı çığlığını dinledi. Neyse bir ara sessiz sakin bir zamanlarını yakalayarak sorduk:
-Niye bağırıyorsunuz?
-“Hayatımız bu…”
-Nasıl bir gün geçirdiniz?
-“Fena değil, iyi. Gruplara gelince Danger, Ra ve Devil’den başka hepsi kötü. Diskolara ölüm! Açıkhava konserleri istiyoruz. Bir de bilet fiyatlarının düşürülmesini.”
Bir 18’lik: “Masalar kırılsın istemeyiz, ama deşarj olmak istiyoruz.”
Grupların da aynı konuyla ilgili bazı düşünceleri var. Bir gün önceki prova sırasında, şunları diyorlardı: Parçaların ortasında canhıraş feryatlar duyuyoruz. Bu tip şeyler çirkin geliyor bana. Ama parçanın bitimindeki bağrışmalar, alkışlar güzel tabii.” E-5’in gitaristi Akın’ındı bu sözler. Devil’den Sabahattin’in de bu tepkiler hoşuna gitmiyormuş. “Aslında konser olayı Türkiye’de çok yeni olduğundan seyirciler daha bilinçli değiller. Nerede ne yapılır, bilmiyorlar. Buna alışacaklar ama. Alkışlanacaksa parçanın sonunda alkışlasınlar ki, biz de neyi iyi, neyi kötü yaptığımızı bilelim. Parça aralarındaki şu çığlıklar da olmasa. Öyle ki kendimizi bile duyamıyoruz.”
Bizden aktarması… Ama her şey daha iyilerin olması için değil mi?
İzleyiciler böyle… Ya gruplar? Dokuz grup çıktı konsere: Keops, Grup Sekant, Latin 2, Whisky, Aqua, Danger, E-5, Ra, Devil… Ara ara çeşitli dans gösterilerine de yer verildi. Şimdi en iyi kimdi diyeceksiniz? İzleyicilerin tepkilerini ölçü olarak alırsak Danger, Ra ve Devil en iyiydi. Ya Diğerleri? Yanlış anlaşılmasın onlara kötü demiyoruz. Ama ne diyelim? Herkes kendini bilir. Kesinlikle unutmamamız gereken bir yan da var. O da rock Türkiye’de hala emekleme çağında.