1984-04-16 Hey (Leopar)

Leopar

16 Nisan 1984 tarihli Hey dergisinde yayınlanan konser kritiği şöyle:

Şarkıcılığını Cem Fırat’ın yaptığı Grup Leopar, ilk solo konserlerini geçtiğimiz hafta Tepebaşı’nda verdiler. İlk konserlerinde eksik yanları ortaya çıkan topluluk, yine de gelecek için umut vaadetti.

Grup Leopar’ın “ilk” yanlışı, 7 Nisan Cumartesi günkü konserini “Tepebaşı Büyük Kazablanka Salonu” adlı, şimdiki niteliği bir düğün salonu olan yerde vermesiydi. Tiyatrosuna “Kültür merkezi/sanat merkezi” sıfatını vererek, sembolik ücretlerle salonlarını vermeye hazır onca tiyatrocumuz varken; Türkiye’de yaşadığımızın ve bazı ailelerin kızlarını “nereye gönderip, nereye göndermeyeceklerinin” daha iyi hesaplanması gerekirdi.

Şarkıcılığını Cem Fırat’ın yaptığı Grup Leopar’da, bas gitarı Herman, davulu Aslan, ritim gitarı Talat, solo gitarı da Turgay çalıyor. Gruba üç vokalist kız eklenmişti bu konser için. Ülgen, Serap ve Emine, Konservatuvar öğrencisi olan ve partilerini notadan okuyan bu birbirinden tatlı ve “hanım” üç kızın sesi, ne yazık ki ses tesisatının ayarsızlığı nedeniyle, gereğince duyulamadı.

Konser, Cem Fırat’ın Pop türündeki besteleri olan “Yaşamıyorum”, “Unutmadım”, Dünyayla anlaşamıyorum” ve “Seni hatırlarım” adlı şarkılarıyla başladı. Fırat, son yıllarda duyduğumuz en iyi seslerden biri ama besteciliği için şimdilik aynı şeyi söyleyemeyeceğiz.

“Sevgiye” ve “Gelecek günler”, Fırat’ın Folk türü besteleriydi. Bunları, Pop Arabesk olarak tanıtılan “Bedbaht” ve “Al canımı Allahım” adlı parçalar izledi. Konserin ilk yarısı bitmişti.

“-Nasıl buldun konseri?” diye sorduk konuklar arasında bulunan Asım Can Gündüz’e:
“-Daha bulamadım abi” esprisi ile yanıtladı bizi. Konser sonrası yeniden görüşünü almak üzere, ayrıldık yanından.

Gerçekten de, “bulunacak gibi” değildi konser. Gençler, iyi niyetle ve müzik adına yan yana gelmiş, oturup çalışmış en azından. Buraya kadar çok güzel de, bundan sonrası pek olmamış…

Konserin ikinci yarısı Fırat’ın “Leopar” adlı parçası ile başladı. Bunu, “Yıkılmaz adam”, “Severek Yaşayalım”, “O günler” ve “Gel” adlı şarkılar izledi. Gürültü izin verseydi, “Severek yaşayalım” gibi insancıl sözleri tane tane duyabilmek iyi olacaktı kuşkusuz.

İzlenimlerine başvurduğumuz iki güvenlik görevlisinden biri, şu soruyu soruyordu:
“-Gençlerin yeni ilahı bu mu?”

Çıkışta, Asım Can Gündüz’e yeniden yanaşarak, “bulup bulmadığını” sorduk:
“-Üç güzel vokalist kız buldum abi” diyordu Gündüz. “Bana nota öğreteceklermiş. Şimdi yanlarına gidiyorum.”

Konserin verildiği yer kadar, grubun repertuarında da “yanlış”lar vardı. Tam bir “salata”ydı repertuar. Cem Fırat; “Türümüzü dinleyici belirleyecek ve biz o türe yöneleceğiz” diyordu ama burada, “Hangi dinleyici?” sorusunu sormak gerekiyor Fırat’a. O “dinleyici” sağlıklı olarak saptanamazsa, müzik dünyamıza beş Arabeskçi genç eklenebilirdi.

Fırat’ın “iyi ses” olduğunu yinelerken, Aslan’ın “iyi davulcu” olduğuna da değinmeliyiz. Üç gitarcı ise, gelecek vaadediyor en azından.

Her Rock konserinde rastladığımız, siyah deri ceketli bir takım gençlerin, konserin başından beri Grup Leopar’ın moralini bozmak için etmediklerini bırakmamalarına karşın; grubun efendiliği, “tatsızlık” olasılığını ortadan kaldırdı. Ölçülü gençlerden kuruluydu Grup Leopar. Yakın bir gelecekte, müziklerinden de aynı övgü ile söz etmek istiyoruz.

Yorum yap: