Hakan Nurcanlı
Deathroom konseri
23 Kasım’da, Türkiye’de ortaya çıkmış en ekstrem gruplardan biri olan Deathroom’un konseri vardı. Bilsak adındaki rock kafeteryasında gerçekleşen bu konsere grup çekirdek kadrosu olan Hakan Nurcanlı (gitar ve vokal), Serdar Sözen (bas) ve Murat Çolbıyık (davul) üçlüsüyle sahneye çıktı. 1989 yılında kurulan grup, Türkiye’de popüler olan thrash metal yerine daha yer altındaki death metale yakın bir müzik yapıyordu. Enstrüman hakimiyetleri pek üst seviye olmadığı için bir tutam punk tavrı da müziklerinin içerisindeydi. Örneğin Hakan Nurcanlı gitara 1989’da başlamıştı. Florya’da büyüyen Hakan Nurcanlı, 80’lerin sonlarına doğru Bakırköy’e geçerek oradaki ağır müzik ortamına dahil oldu. Söylediğine göre Kadıköy tarafı daha bir metalciyken, Bakırköy tarafı daha çok hardcore punk bir zevke sahipti. Bulunduğu taraf da doğrudan Deathroom müziğini etkiledi.
Deathroom ve Andromeda konseri
5 Ocak günü Deathroom ve Andromeda grupları Bilsak’ta sahne aldı. Andromeda soyadları bilinmeyen, Ali (gitar ve vokal), Ersin (gitar), Bülent (bas) ve Okan (davul) adlı dört kişiden oluşuyordu. Eylül 1989’da Taksim’deki Stüdyo LA’ya gidip “Evilly Psychoanalysis” adındaki albüm çalışmalarını kaydetmişlerdi. Ancak ne grubun ne de kayıtlarının izini günümüzde internet üzerinde sürebilmek mümkün.
Deathroom konseri
Fotoğraftaki tarih ibaresinin doğru olduğunu varsayarak bu konseri listeliyoruz. Mekanı seçmek zor olsa da Bilsak gibi görünüyor.
Protector, Pentagram, Hole in the Wall konseri
Birkaç haftadır Türkiye’deki heavy metal dinleyicilerini bir heyecan dalgası kaplıyordu, Almanya’nın kalburüstü thrash metal gruplarından Holy Moses konsere gelecekti. 2 Mayıs 1992 tarihi iple çekildi. Günü geldiğinde İstanbul Açıkhava Tiyatrosu’nda heyecan doruktaydı. Sahneye önce Hole in the Wall çıktı. Grubun kurucusu ve vokalisti Bülent Benli’nin yanında Metafor’dan Örgün Uğurlu (gitar) vardı ve bu ikilinin yanı sıra Deathroom üçlüsü Hakan Nurcanlı (gitar), Serdar Sözen (bas) ve Murat Çolbıyık (davul) o Cumartesi Hole in the Wall kadrosunu oluşturuyordu. Vokalin duyulmasına mani olan teknik sıkıntılar sebebiyle soundcheck tadında bir performans ile “The Fart”, “Hiroshima” ve “Parent Killer” gibi şarkılar çalındı. Ses düzeni sıradaki grup olan Pentagram’ı da olumsuz etkilemişti. Yaklaşık iki ay önce İsveç’e yerleşen Bartu Toptaş’ın yerine grubun mikrofonuna katılan Ogün Sanlısoy, Pentagram saflarında ilk defa seyirci karşısına çıkıyordu. Kendisinin performansı oldukça beğenilirken, grupta teknik aksaklıklar devam etti. Örneğin Demir Demirkan’ın gitar teli koptu, “Secret Missile” ve “Trail Blazer” şarkılarını bozuk akort ile çalmak zorunda kaldılar. Pentagram sahneden indikten sonra ilginç bir şey oldu. Günün üçüncü ve son ismi olarak Holy Moses yerine Protector adında bir başka Alman thrash metal grubu sahneye çıkmıştı. Seyirciyi idare edecek kadar iyi ve oturaklı bir performans sergiledikleri için konser esnasında bir protestoyla karşılaşmayan Protector günü kurtarsa da, konser sonrası özellikle heavy metal basınında tartışmalar gündeme geldi.
Deathroom, Dimensions, Scarecrowe, Witchtrap konseri
Erotik filmler oynatmasıyla bilinen ve ilerleyen dönemde yıkılacak olan Beşiktaş Yıldız Sineması’nda Tayfun Altınbaş’ın organize ettiği konsere Deathroom , Dimensions, Witchtrap ve Scarecrowe çıktı. Organizasyon kısmına Dimensions da dahildi ve akıllarında yerli grupların şarkılarının bulunduğu toplama bir kaset çıkarmak vardı. Bu sebeple birbirinden farklı tarzlar bir araya getirilmişti: death metal (Deathroom), grunge (Dimensions), black metal (Witchtrap) ve rock (Scarecrowe). Konser aralarında banttan çalan şarkılarda da Depeche Mode’a varan bir çeşitlilik söz konusuydu. Sinemanın konser sonrası aldığı hasar sebebiyle organizasyon zarar etti ve kaset projesi rafa kalktı.
Aktüel dergisinde death metal haberi
Aktüel dergisi “Ölülerle coşan çocuklar!” başlığıyla death metalcileri haberleştirdi. Muhabirler Ruhat Canveren ve Leyla Olça Küpeli, yanlarına “Parkinson” Şeref Görülmüş ve iki genci alarak İstanbul’da bir gayrimüslim mezarlığına gidip kemikler ve kuru kafalar eşliğinde röportaj yaptılar. Röportaj, derginin okur kitlesini şok edici hikayelerle başlıyordu. Çığlıklar atarak mezar taşı tekmeleyen, elleriyle mezar kazan, çıkan kemikleri fırlatan bunları yaparken küfürler savuran bir özne tasvir ediliyordu. Ardından bu özne, kazdığı mezarın üzerine yatarak günü sonlandırıyor, uykuya dalıyordu.
Death metal fanatikleri için böylesi bir korku hikayesi yazan muhabirler, röportaj yaptıkları topluluğun yaşam tarzını haber boyunca anlatıyorlardı. İlginç bir şekilde bizzat kendileri bu topluluğu yargılamaktansa, yargılama işini okurlara bırakıyorlardı. Bu konuda okurların ürkmesi oldukça kolay: Kurukafa ve kemiklerle oyuncak gibi oynayan gençler, yazı içerisinde hikayeleştirerek anlatılan ritüeller, “Bazen, insan yemek istiyorum” ve “Bu dünya iğrenç” gibi şok edici başlıklar ortalama bir Aktüel okurunu rahatsız edecek unsurlardı. İlginç olmasının sebebi, yazı içerisinde bütün bu çarpık rutin ve düşünceleri rasyonelleştiren bir tonun da bulunmasıydı. Buna göre death metalciler bütün bunları cesetler artık ölü olduğu ve hiçbir acı duymayacaklarını bildikleri için yapıyorlardı.